Speeches on the occasion of the book presentation ‘Art and Creativity in North Cyprus, Volume II’ on September 29 at the National Archive and Research Centre.
The welcoming speech of Gökhan Şengör:
Kıymetli sanatçılar, değerli konuklar…Hoşgeldiniz. Bu önemli günde,
buraya gelip bizimle birlikte olduğunuz için çok teşekkür eder, sizi Dairemizde ağırlamaktan büyük mutluluk
duyarım. Milli Arşiv veAraştırma Dairesi olarak, Kıbrıs’ın tarihi ve kültürel
yapısına ev sahipliği ve milli hafıza oluşturma görevini üstlenirken bugün
burada sanat ve kültürün çeşitli dallarını birleştiren böylesine bir sergiye ev
sahipliği yapmaktan mutluluk duymaktayız.Keyifli bir akşam olması diler,
saygılarımı sunarım…
Dear artists, dear guests, thank you for joining
us here today for such an important event. We are pleased to welcome you at the
National Archive and Research Center. In the buildings of the National Archive
we safekeep the historical and cultural heritage of Cyprus and we have taken over
the mission to be the national memory. And today, we are so happy to house this exhibition that also represents the
historical and cultural heritage of art
and culture. Have an enjoyable evening...
SPEECH (Heidi Trautmann)
Dear friends, dear
guests….. Sevgili Dostlarım, Sevgili Konuklar…
Dear Gökhan, thank
you for your words of welcome and thank you for letting us use this wonderful
venue, the new Sergi ve Konferans Salonu of the National Archive and Research
Centre to not only launch my book but to have this exhibition of the artists’
works. You and your team have made us so welcome and during the last weeks you have
been doing extra time to finish it for the very first event. Congratulations
and a fabulous future for you all, here at the Gate to the Past with all its historical
documents. With the Gate to the Past in
my back I have the presence and future in front of me and at my side with you
the guests, and the artists and participants from between the pages of my book.
I bought this
dress 11 years ago in Aleppo, on the big bazaar opposite the castle, and I have
worn this dress on the occasion of the launch of the first volume of ‘Art and
Creativity in North Cyprus’ in 2010.
Syria, which we
have visited several times with our sailing boat and which we loved and
appreciated as a country of high cultural values, is no longer recognizable and
its people have fled to our shores and borders begging for shelter, including its
artists. Those have spoken but nobody listened, the voice of war is reigning
and silencing all other peace demanding voices. Let us think of Syria for a
moment and pray that peace, art and culture may return to our neighbour’s
country.
The two volumes – it
has taken altogether ten years to finish them – contain an important part of the
riches of the northern part of Cyprus, which are the artists of the various
disciplines, the worlds of literature and theatre and the visual arts in the
broader sense. They are people from amidst our society who have decided to exercise
their profession in one form or another, creating, teaching people how to use
their senses and admonishing us by putting the fingers in the wounds of
politics and society. I well remember the times when artists from the south and
the north of Cyprus contributed their vision of the past and the future in form
of visual art or poetry in the rooms of the peace talks.
And does our
theatre not hold a mirror in front of our eyes with their plays, bring the
problems onto stage in the north and the south as recently done again? In times of trouble the language of art is
often the only language people can use to speak up and bring their critics and
vision forward. So many politicians would be well advised to keep some artists
at their side, I am asking you, who would be better suited to see things in the
proper proportions.
I knocked on many
artists’ doors during the last ten years and they not only invited me into
their house but into their life and heart as well. I learnt so much and I
learnt that their road through life and towards what they felt, they wanted and
had to do was full of thorns and obstacles. I want to thank them for their
friendship. On the sleeves of the book’s
jacket my friend Aydin Mehmet Ali wrote that I approached my project with a
certain naivety – and I have to admit it – Yes, I did, I had to enter such a
task as a blank page and I left it with a heart full of warmth.
I also want to
thank those who accompanied me over the years and helped me in one or the other
way, that is in the forefront Léonie Brittain, Nazif Bozatli, Tuneysel Yaylali and
so many others. Here I would like to especially mention Kayhan Yorgancı and his
team from Okman Printıng who selflessly
gave months of their time to support me. And my specıal thanks go to the
Ministry of Tourism for the coverage of the printing costs. (Şahap Aşikoğlu, also Latif Ince and Pembe Kanatlı)
It was a long journey). With respect to
the printing as such here also a first: It is the first hardcover book in this
form that has been published in Northern Cyprus.
My thanks also to
my friends who have been helping me with the setting up of the exhibition and
the organisation of this evening.
I have hung up
posters here with the table of contents for you to see who is in the book. Before I end my little speech I want to
express my sadness that in the course of writing the two books some of our
artists have left us for another level of existence; that are Ali Atakan, Rüya
Reşat, Fikret Demirağ, Ali Nesim and now, five months ago Servet Sami Dedeçay
who had founded the first ever University of Northern Cyprus. I am grateful to
have met them. They will not be forgotten.
I now want to hand
over to my friend and the Grey Eminence of Theatre and Culture, Mr Yaşar Ersoy
who has agreed to say some words regarding the importance of all disciplines of
arts and its interrelations. I share his philosophy that the last thing to die
is hope and join in his wish for peace, understanding and collaboration. How
rich we could all be if we would share what we know just as I share tonight the
experiences I have made in this country.
I will later do
some explaining to the various disciplines exhibited, if necessary. You will
meet many artists tonight, although our friends from the Nicosia Municipality
Theatre will have to leave us earlier because there is the last play of the
Cyprus Theatre Festival for the 13th time, something of immeasurable
value for Cyprus.
The texts of
speeches in English and Turkish may be found on my website.
Heidi
Trautmann was adding that she had dedicated the book to the women of Cyprus,
especially the mothers of creative men and women-
KONUŞMA (Heidi Trautmann)
Sevgili Dostlarım, Sevgili Konuklar…
Sevgili Gökhan, bizleri karşılarken söylediklerin ve bu harika mekânı, Milli Arşiv ve Araştırma
Dairesi’nin Sergi ve Konferans Salonu’nu, kitabımın tanıtımıyla birlikte sanatçılarımızın
eserlerini de sergileyebilmek amacıyla bizlere tahsis ettiğin için teşekkür
ederim. Sen ve ekibin, bizi çok iyi karşıladınız ve mekânın bu ilk etkinliği
için hazırlıklar konusunda son haftalarda fazladan emek harcadınız.Tüm geçmişi
ve belgeleri ile Geçmişe Açılan Bu Kapı için sizi kutluyor ve sizler için
harika bir gelecek diliyorum. Arkamdaki, Geçmişe Açılan Bu Kapı ile birlikte, kitabımda
yer alan sanatçılar ve konuklarımızla katılımcılarımız sayesinde, önümde,
içinde bulunduğumuz anı ve geleceği görüyorum.
2010 yılında, ‘Kuzey Kıbrıs’ta Sanat ve Yaratıcılık’ adlı
kitabımın birinci cildinin tanıtım etkinliğinde giydiğim bu elbisemi onbir yıl
önce Halep’te, kalenin karşısındaki büyük çarşıdan almıştım. Teknemizle
yaptığımız yolculuklarda birçok kez ziyaret ettiğimiz, yüksek kültürel
değerleri yüzünden sevdiğimiz ve beğendiğimiz Suriye artık tanınamayacak
durumda ve içlerinde sanatçılar da olan Suriyeliler, sığınabilmek için
kıyılarımız ve sınırlarımızdan medet umuyorlar. Bu konular dile getirildi ama
hiç kimse duymadı; savaşın sesi, barış isteyen tüm bu dilekleri bastırdı. Bir
an için olsun Suriye’yi düşünelim ve barış, sanat ve kültürün komşumuza geri
dönmesi için dua edelim.
Tamamlanması on yılımı alan bu iki cilt, Kıbrıs’ın
kuzeyindeki zenginliklerin önemli bir bölümünü; çeşitli dallardan sanatçıları,
edebiyat ve tiyatro alemini ve geniş kapsamlı bir biçimde görsel sanatların
büyükçe bir bölümünü kapsıyor. Toplumumuzda; yaratma, insanlara duygularını
kullanma ve siyaset ve toplumsal konulardaki sorunlara melhem olmayı öğretme
açısından, mesleklerini şöyle veya böyle yürütme kararı almış insanlar var.
Kıbrıs’ın kuzeyinden ve güneyinden sanatçıların, geçmişe ve geleceğe yönelik
görüşlerini, görsel sanatlar ya da şiir yoluyla yansıttıklarını ve barış
görüşmelerine katkıda bulunduklarını gayet iyi hatırlıyorum. Peki ama
tiyatromuz, kuzeyde ve güneyde sorunları sahneye taşırken, oyunlarıyla yüzümüze
bir ayna tutmuş olmuyor mu? İnsanlar, zor zamanlarda açıkça konuşmak,
eleştiride bulunmak ve ileriye yönelik görüşlerini belirtmek için sıklıkla sanatın
dilini kullanmak durumunda kalırlar. Bu yüzden birçok siyasetçi, daha uygun
görüşlerinden yararlanmak amacıyla kadrolarında, sanatçılara yer vermelidirler.
Son on yılda birçok sanatçını kapısını çaldım ve onlar beni
sadece evlerine değil, yaşamlarına ve gönüllerine buyur ettiler. Çok şey
öğrendim ve onların yaşam yollarının ve yapmak istediklerine, düşlediklerine
giden yolun dikenlerle ve engellerle dolu olduğunu anladım. Bana sundukları
dostluktan dolayı onlara minnettarım. Yıllarca
yanımda duran ve şöyle veya böyle şekilde bana yardımcı olan Leonie Brittain,
Nazif Bozatlı, Tüneysel Yaylalı ve adlarını daha önce de açıkladığım çok sayıda
dosta teşekkür ederim. Ayrıca, aylar boyunca tüm zamanlarını bana vererek özveriyle
destek olan Kayhan Yorgancı ve ekibine teşekkürlerimi sunarım. Kitabın basım
giderlerini karşılayan Turizm Bakanlığı'na teşekkür etmek istiyorum. Kitabımın
ciltli olarak basımıyla Kuzey Kıbrıs’ta bir ilk yaşandı, bu kitap bu ülkede
basılan ilk ciltli kitap. Bu serginin
hazırlanması ve bu akşamın gerçekleştirilmesinde bana yardımcı olan tüm
dostlarıma da teşekkür ediyorum.
Kitapta yer alan isimleri
görebilmeniz için buraya içindekiler listesini içeren afişler astım. Kısa
konuşmamı bitirmeden önce her iki cildin yazımı sırasında başka bir aleme
göçeden sanatçılarımızdan Ali Atakan, Rüya Reşat, Fikret Demirağ, Ali Nesim ve
beş ay önce aramızdan ayrılan, Kuzey Kıbrıs’ta ilk üniversitenin kurucusu
Servet Sami Dedeçay’ı üzülerek hatırlıyorum. Onları tanımış olmaktan
minnettarlık duyuyorum, unutulmayacaklar. Şimdi huzurlarınıza dostum ve tiyatro
ile kültürün yön verici kişiliği Yaşar Ersoy’u davet ediyorum, kendisi tüm
sanat dallarının önemi ve bunlar arasındaki karşılıklı ilişkiler konusunda
birşeyler söyleyecek. Onun, “Umut en son ölür” şeklindeki düşüncesini ve barış,
anlayış ve işbirliği konularındaki dileklerini paylaşıyorum. Bu akşam, burada,
bu ülkede edindiğim deneyimler konusunda bildiklerimi, paylaştıklarımı
paylaşabilseydik o kadar zengin olurduk ki…
Daha sonra, eğer
gerekirse, sergilenen çeşitli sanat dallarına ilişkin açıklamalar yapabilirim.
Bu akşam burada çok sayıda sanatçıyla bir arada olacaksınız, ama Lefkoşa
Belediye Tiyatrosu’ndan dostlar, Kıbrıs için paha biçilmez değere sahip 13. Kıbrıs
Tiyatro Festivali’nin son oyunu için biraz erken ayrılacaklar .
Konuşmamın İngilizce ve
Türkçe metinlerini web sayfamda bulabilirsiniz.
Yaşar Ersoy
Sevgili Heidi
Trautman Kıbrıslıların sorunlarını, birçok Kıbrıslıdan daha çok dert eden,
yazan, çizen bu adayı ve insanlarını seven hümanist bir insan,
Dünyayı dolaştıktan ve Akdenizin sularında
gezdikten sonra Kıbrıs’a demir atan ve bu topraklarda, bu toprakları severek
sorumluluk duyarak yaşayan bir aydın insan,
Ressam, yazar, sanatçı ve gazeteci kimliğiyle
üreten, yaratan ve hayatın güzelleşmesi için çalışan özverili bir Kıbrıs
sevgilisi,
İnsanlara sevgi ve saygıyla yaklaşımıyla
mütevazilikle örnek insan,
Ve Kıbrıslı Türklerin kültür sanatına
kattığı değerlerle Kıbrıs Türk Kültür sanatında yer alan bir Kıbrıs sevdalısı,
İşte bu değerlerden biri de “ Kuzey
Kıbrıs’ta Sanat ve Yaratıcılık” cilt 2 kitabıdır. 1. Ciltte plastik sanatlar
konu edilirken 2. Ciltte Edebiyat, tiyatro, karikatür sanatları yer almaktadır.
Bıkmadan, usanmadan, özveriyle, mütevazi kimliğiyle sanatçılarla yaptığı söyleşilerle,
geleceğe çok değerli bir miras bırakıyor, Heidi Trautmann. Ona ne kadar
teşekkür etsek azdır.
Teşekkür ederiz sevgili Heidi Trautmann… Kıbrıs’ta
yaptığı çalışmalardan dolayı, kendi ülkesi Almanya’dan liyakat nişanı aldı.
Peki Kıbrısla ilgili yaptığı çalışmalardan dolayı, Kıbrıslılar Heidi
Trautmann’a teşekkürün ötesinde ne verdi.
Sevgili Heidi
Trautmann benden Tiyatro konusunda bir konuşma yapmamı rica etti... Ben de seve
seve dedim...
Bütüncül sanat, tiyatro...
Tiyatro,
insanlığın uygarlaşma yolunda tarih boyunca gerçekleştirdiği aşamaların temel
göstergelerinden biri olmuştur. Bu nedenle tiyatro, insanın tarih içinde
yaşadığı serüvenin sanat düzlemimizdeki en belirgin yansıması olarak da
nitelendirilebilir.
Bu açıdan tiyatro, sanatsal bir alan olmakla
birlikte sosyolojik, psikolojik, ideolojik, tarihsel bir bilim alanıdır da...
Kültür
tarihçisi Wilheim Meister tiyatroyu “insan bilimi” olarak değerlendirir. Zaten
antik çağdan bu yana tiyatro, bir “halk okulu” olarak kabul edilir... ve bu
“halk okulu”nda “insan” öğretildiği yazılır. Çünkü tiyatro, kültürün
kaynağıdır. Yeter ki iyi kullanılsın, biliçlendirsin, yararlandırsın.
Sanatsal
değeri ile birlikte “eğlenceliyle yararlıyı birleştiren” tiyatronun en önemli
işlevi, bireysel ve toplumsal eğitim kurumu olarak tarih boyunca insanlığa
hizmet etmesidir. Tiyatro sürekli zaman akışı içinde, insanın öz varlığının en
anlamlı ve en önemli öğretisidir. En anlamlı öğretisidir, çünkü insanı doğru ve güzel şeyler yaratmaya
yöneltir, önemli öğretidir, çünkü Bertolt Brecht’in deyişiyle, “insanlığın en
yüce sanatı olan yaşama sanatını öğreten, bir araçtır”. Ana malzemesi insan,
hedefi doğrudan doğruya insan olan ve insandan insana, akıldan akıla, yürekten
yüreğe dolaysız iletişim sağlayan tiyatro bütüncül bir sanattır.
Bu bütüncül ( total) sanat bütün
sanatların bileşkesidir. Yani görsel, işitsel, yazınsal sanatların bir buluşma
yeridir ki, bu yere tiyatro sahnesi deniyor. Farklı disiplinlere ve dillere
sahip sanatlar, tiyatro sahnesinde farklı bir dil ve disiplinle yoğrularak ve
şekillenerek tiyatronun dilini oluşturur. Böylece kendine özgü ve özgül,
büsbütün bağımsız bir dille tiyatro bütün duyularımıza, algılarımıza seslenir,
görünür, dokunur... ve tiyatroyu diğer sanatlardan farklı kılan, tiyatro
sahnesinde “anın” sanatı olması ve canlı organizmaları buluşturmasıdır.
Toplumsal bir
sanat olmakla birlikte tiyatronun antik çağdan beri iyileştirici, arındırıcı
özelliğinden de söz edilir. Bunu dile getiren ilk büyük kuramcı Aristoteles ‘tir. Ona göre, dram
sanatı, ‘acıma ve korku’ duygularıyla kişiyi entellektüel bir arınmaya götürür.
Aristoteles bunu, bir tıp terimi olan ve tedavi anlamına gelen “katarsis” ile
açıklar. Bilindiği gibi ilerleyen çağlarda psikolojide ve eğitimde drama etkin
bir şekilde yer alır.
Tiyatronun, hiç kuşkusuz, insan karakterini
geliştirmede, onu ruhsal yönden sağlıklı bir duruma getirmede büyük katkısı
vardır.
Tiyatro aynı zamanda bir demokrasi okulu,
hatta demokrasi rejimidir. Birden çok insanın biraraya gelerek yaptığı ve bir
salon dolusu insanın katılarak izlediği ve birbirlerine karşı eleştirel
bakabildiği, birbirlerinin duygu ve düşüncelerine katılmasalar bile saygı
gösterip, empati yapmalarını sağladığı bir demokrasi kurumudur, tiyatro.
Antik çağda tiyatronun görevi, toplumun
yararına güdülecek amacı çizmekti. Bu nedenle tiyatro, yöneticileri, insanları,
tanrıları eleştirir... Doğru ile yanlış, iyi ile kötü, çirkin ile güzel arasındaki
farkı göstererek topluma ve yöneticilere ışık tutar... bilineceği gibi kent
devletlerinin olmazsa olmazları tiyatrolardır. Bundan dolayı Platon, Antik
Yunan devletlerinin demokrasiyle değil, “tiyatrokrasi” ile yönetildiğini
söylemiştir. O dönem tiyatro, gören göz,
işiten kulak, söyleyen ağız, sorguya çeken savcı, hüküm veren yargıçtı.
Tarihsel süreç içinde tiyatro, bu toplumsal
işlevini kaybetmeden ama farklı biçim ve biçemlerde yerine getirmiştir.
Bu nedenle tiyatro yalnız bir “gösteri”
sanatı değil, sürekli yaşamı sorgulayan dün, bugün ve yarınla hesaplaşmayı hiç
elden bırakmayan; sonsuz bir kültür birikimi gerektiren dünyaya ve insana kucak
açmak, evreni kavramak ve yeryüzü ile yaşamı yeniden yorumlamak ve yaratmaktır.
Öyleyse son söz olarak Bertolt Brecht ‘in “
Tiyatro” şiirini paylaşalım...
“ Çıkın ışığa
Buluşabilenler
Sevindirebilenler
Değişebilenler.”
Speech
made by Yaşar Ersoy
Esteemed Heidi Trautmann is a humanist who
troubles herself with and writes about Cypriots’ issues more than Cypriots
themselves and loves this island and native people dearly,
She is an enlightened person who after
travelling around the world, including the Mediterranean, anchored in Cyprus
and has been living here since with a great love and a sense of responsibility,
She is a selfless lover of Cyprus
who works hard to make life more beautiful through her painter, writer, artist
and journalist identity,
She is a humble role model who approaches
people with love and respect,
She is a lover of Cyprus who is
known for her part in the Turkish Cypriot Culture art world and all that she
value she enriches Turkish Cypriots' cultural art,
One of her best examples is her Volume
2: "Art and Creativity in North Cyprus". While her first volume addresses
the plastic arts, her second volume includes other fields of art such as
literature, theatre and caricature. Thanks to several interviews that she
tirelessly, persistently and devotedly held with artists, which reflects the
very essence of her humble personality, Heidi Trautmann is leaving behind an
incredible legacy, and we cannot thank her enough.
Thank you very much Heidi Trautmann…
Due to her works in Cyprus, she received an order of merit from her home
country, Germany. But what did Cypriots give back to Heidi Trautmann except for
a thank you for her works with regard to Cyprus?
Heidi
Trautmann asked me to give a speech about Theatre... And I gladly accepted with
open arms...
Totalitarian art, theatre...
Theatre has always been one of the
most basic indicators of human beings' phases towards civilization throughout
history. For that reason, theatre can be characterized as the most distinct
reflection of all the adventures human beings have embarked on throughout
history, on the artistic level.
In this respect, theatre is not only
a field of art, but also a scientific field of sociology, psychology, ideology
and history...
Cultural history expert Wilhelm
Meister defines theatre as "human science". As a matter of fact,
since ancient times theatre has been regarded as "school of
society"... and it's said that in "school of society" teaches us
about "people". Because theatre is the source of culture. As long as
it is made good use of, and as long as it raises awareness and people can
benefit from it.
As a personal and social education
institution, besides its artistic merit, one of the most important achievements
of theatre that has served humanity throughout history is its capability to “merge
entertainment with what’s beneficial”. Theatre is the most meaningful and
significant doctrine of human beings’ essence that can be experienced
throughout pace of life. It is the most important doctrine, as it steers people
into doing what’s right and good. It is the most meaningful doctrine, because
as Bertolt Brecht says, “it is in the service of the greatest of all arts: the
art of living”. It is a totalitarian art where the main material is human, its purpose
is to provide direct communication between human beings, minds and hearts.
Totalitarian art is the melting pot
of all art forms. One can call a meeting place for visual, auditory, literary
arts a ‘theatre stage’. People from various disciplines and languages can get
together and mould into a brand new language and discipline to form the theatrical
language. Thus, theatre speaks, appears and touches to all of our senses and
perception through its peculiar and specific and utterly independent language…
and what makes theatre different than other art forms is the existence of that “moment”
and its ability to unite living organisms at one place.
Whilst theatre is a social art, since
ancient times it has been known for its healing and purifying qualities. The
first person to comment on this aspect of theatre was famous theorist Aristotle.
According to him, “compassion and fear” portrayed in art of drama leads people
to an intellectual purification. Aristotle explains this process as “catharsis”
which a medical term for a form of treatment. As is known to all, drama has
since been actively used in psychology and education throughout history.
Without a doubt, theatre plays a big
role in enhancing human personality and healing people’s souls.
Theatre is also a school of
democracy, a democracy regime, even. Theatre is a democratic institution where
many people can get together to produce something, with a theatre hall full of
people watching this and have a critical approach to one another, and even if
they don’t necessarily agree with each others’ feelings or thoughts, they empathise
and respect their differences.
In ancient times, theatre’s function
was to set an objective which would be beneficial to the society. For that
reason, theatre criticises leaders, people and gods… It throws light on the
difference between right and wrong, good and bad, beautiful and ugly for people
and leaders… and as it’s very well known, theatres are indispensable to city
states. For that reason, Plato suggested that Ancient Greece was not governed
by democracy, but “theatrocracy”. In that era, theatre was a combination of
eyes that could see, ears that could hear, mouth that could speak, an attorney
that could interrogate, and a judge that could give a verdict.
Throughout history, theatre
continued to function the same way as it did before in different forms and
formats.
For that reason, theatre is not only
a “performance show”, but also something that perpetually questions life, never
ceases to come to terms with tomorrow; it is to embrace people and a world that
is in need of an immense cultural accumulation and reinterpreting life and
earth, and recreating it altogether.
Lastly, let’s share Bertolt Brecht’s poem “Theatre”...
“Those who can meet
Those who can bring joy
Those who can change
Go
into light.”
Yaşar Ersoy